Anasayfa » , » Gazete Makalesi örneği nasıl olur?

Gazete Makalesi örneği nasıl olur?

Silvan Zirve on 12 Şubat 2016 Cuma

Gazete Makalesi örneği:

TBMM “Türkçe Komisyonu”ndan Basına Yansıyan Bazı Görüşlere Dair
Nurettin Demir

TBMM “Türkçede Bozulma ve Yabancılaşmanın Araştırılması ve Türkçenin Korunması ve Etkin Kullanımı İçin Alınması Gereken önlemlerin Belirlenmesi” amacıyla bir Araştırma Komisyonu kurdu. Türkçe kirlendi, yozlaştı, öldü bitti feryatları gunsur yükseldiği için doğrusu böyle bir gelişmede şaşılacak bir şey yok. Dile bu kadar ilgi gösterilmesi kuşkusuz sevindirici bir şey. Herhangi bir problema çözümün komisyonlarda değil, bazı durumlarda uzun yıllar sürebilecek ciddi, zAhmetli, bazı zamanlar sinir bozucu araştırmalarla bulunabileceğini düşünen birisiyim. Yine de komisyonun faydalı bilgiler ortaya koymasını yürekten istek ederim. Ne var ki komisyondan, oldukça taraftarı olan “Türkçe yozlaşıyor, kirleniyor, bozuluyor” vb. gibi bir sonucun ortaya çıkma olasılığı da yüksek.

Komisyona yardımcı olabilecek birkaç soru: Hem standart Türkçe hem de yabancı dil öğretiminde neden bu kadar başarısızız? insanlar,Türkçe kelime bulamadıkları için mi işyerlerine yabancı isimler veriyor? Neden dil hususları “ciddi” havasındaki uygulamalarda bile şaşılası bir sığlıkla tartışılır? Türkiye’de satılan malların Türkçe açıklamaları olması için neler yapılmalıdır? Dil zaptiyeliği yapan dernekler, mesela Türkçe kılavuz kelimesini neden klana şeklinde yazarlar? Türkiye’de üretilen bilgi yabancı dilde yayınlanırsa neden daha itibarlı olur? vb. vb. Soruları çoğaltmak mümkün, ancak metnin asıl amacı o değil?
Komisyondaki konuşmacılardan bazılarının görüşleri basına yansıyor. Mesela şu sözler, bilhassa bilgisayar terimlerinin Türkçeleştirilmesine büyük emeği geçmiş olan Prof. Dr. Aydın Köksal’a ait: “Türkçe, eşi emsali olmayan bir bilim dilidir, İngilizce’ye her yönden fark atar. Türkçede bir kirlenmeden bahsediliyor. Türkçede kirlenme yok… Türkçe çöküyor.Türkçe, kendisini ölecek diller arasında ilan etti. Üstelik bunu da devlet eliyle yapıyor. Eski bir YÖK Başkanı,’Türkçe bilim dili olamaz’dedi. Osmanlı döneminde halkın yüzde 90’ı okur-yazar değildi. Bu yüzden Türkçe toplum arasında korunmuştur. Fakat şimdi durum tersi. Aydınlarımız, gençlerimiz, yöneticilerimiz, Batı’nın propagandalarına teslim oldular. Bazı insanlar, ‘Türkçe’deki Ğ, Ş, ö ve Ü harflerinden iğreniyoruz’ diyorlar. Eğer bir yirmi yıl daha üniversitelerde yabancı dille öğretim devam ederse, Türkçe, silinme tehlikesiyle yüz yüze kalacak”.

Prof. Koksal, vahim öngörülerde bulunmuş. Ancak bu öngörüler dilbilim verileriyle örtüşmüyor. Yabancı dille eğitimi, eski YÖK başkanının ipe sapa gelmez görüşlerini eleştirirken topuzu biraz değil, oldukça fazla kaçırmış. Yabancı dille eğitimin faydaları zararları, Türkçenin bilim dili olamayacağı gibi bir safsatayı eleştirmek ayrı bir yazı konusu. Yine de yüreklere su serpecek bir bilgi vermekte fayda var. Türkçenin konuşulduğu alanlarda eğitim yüzyıllarca yabancı dillerde yapılmış, devleti yönetenler yabancı dilleri konuşmuş, şairi yabancı dilde yazmış. Ama Türkçe yok olmamış. Kaç kişinin yüksek eğitim aldığı ve bunun dile yansımasının ne olduğu apayrı bir araştırma konusu. Türkiye’de her üniversitede yabancı dille eğitim verilmediği gibi, yabancı dille yirmi yıl eğitim sonucu ortadan kalkmış bir dil de yoktur. Prof. Koksal, şayet gazete haberi doğruysa, biraz abartmak suretiyle konuya dikkat çekmek istemiş olmalı. Ancak Prof. Köksal’ın sözleri tam aktarılmamış olsa dahi bu tür görüşlerin oldukça yaygın olduğu göz ardı edilemez. Bu nedenle dillerin nasıl yok olduğuna kısaca değinmekte ve Türkçenin durumuna bakmakta fayda var.

Bugün yeryüzündeki dillerin sayısıy ile ilgili farklı görüşler mevcuttur. Verilen sayılar 5.000-6.900 arasında değişiyor. Bu dillerin hepsi, konuşlinkarının sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarına yanıt verecek zenginliktedir. Hiçbiri, bir biçimde insan doğasına daha makul olma anlamında üstün değil. Hepsi de oldukça komplike sistemler. Hiçbirinin diğerine “fark atması” diye bir şey de söz konusu değil. Antropolojik anlamda ilkel topluluklar olduğu gibi ilkel diller olacağı inancı uzun zaman taraftar bulmuş ise de yapılan çalışmalar bunun doğru olmadığını göstermektedir…

Yaşayan dillerden bazıları ölüm tehlikesiyle karşı karşıyadır. Konuşur sayısı bir görüşe göre altı bin, bir diğer görüşe göre de on binin altında olan diller bunlar ve dünyadaki tüm dillerin yarısından fazlasını oluşturuyorlar. Ama dillerin yok olmasında nüfus azlığı tek faktör değil. En kritik durumda olan diller, 70 yaşın üstünde ve az sayıda konuşura sahip olanlardır. 40 ve üstü yaştan konuşuru olanlar, ciddi tehlikede, 20 yaş ve üstü konuşuru olanlar ise tehlikede sayılıyor. Buna karşılık, bir dilin çocuk ve yaşlı konuşuru olmasına rağmen çocukların hepsi bu dili konuşmuyorsa o dilin güvende olmadığı düşünülüyor. Çocuk ve yaşlı konuşuru olmakla beraber, konuşur sayısı az olan diller de istikrarlı görülmekle beraber güvende kabul edilmiyorlar. Her ortamda ve herkesçe konuşulan dillerin ise güvende oldukları düşünülüyor.

Yok olma tehlikesi altındaki dillerde yabancı dillerden yoğun alıntılar görülse de dillerin yabancı dilden kelime almak, yabancı dille eğitim, iş yerine yabancı isim vermek vb. nedenlerle yok olduğu görülmemiştir. Araştırmacılar dillerin yok olmasında en önemli rolü sosyal fonksiyon kaybının oynadığını söylemektedirler. Dilin toplum içerisinde herhangi bir fonksiyonunin kalmaması, ailelerin çocuklarına ana dillerini transfer etmektan vazgeçmeleri dillerin asıl yok olma sebebidir.

Dil yitimi konusuna hümanist bakış açısıyla yaklaşan bilim adamları, bir dilin ölümüyle beraber o dille üretilmiş yaşama şekli ve kültür zenginliğinin, bitkiler ve doğal yaşam ile ilgiliki bilgilerin yok olacağı, mesela Avusturya yerlilerinde olduğu gibi, konuşlinkarda kimlik kaybı sonucu ortaya sosyal problemler çıkacağı, diller üzerinde yapılan karşılaştırmalı çalışmalar için her dilin vazgeçilmez olması vb. nedenlerle dillerin yok olmasını önlemek için çabalıyorlar.

Devlet idaresinin dili, halkın dili, edebiyatın dili, eğitimin dili olarak, bir doğal dilin kullanıldığı her yerde kullanılan ve birçok fonksiyonu gerçekleştiren Türkçe, konuşur sayısı, yayılma alanı ve fonksiyonleri açısından, yok olmak bir tarafa, tarihinin en güçlü dönemini yaşamaktadır.Türkçe, tarihte konuşulduğu alanı sürekli genişletmiş bir dildir. Kelime alışı, diğer bir dilde eğitim vb. gibi nedenlerle yok olacak olsaydı şimdiye dek izinin kalmamış olması gerekirdi. Türkçenin ne gelecek yirmi yılda ne yüz yirmi yılda ne de öngörülebilir herhangi bir zamanda ölümünü ilan ettiğini gösteren bir şey vardır. Varsa da bir dilci olarak ben göremiyorum. Kim bilir, belki görme becerim bu kadardır.



0 yorum:

Yorum Gönder

Sponsor

Popular İçerik

Blog Arşivi